Ana akım muhalefeti oluşturan partilerin bugünkü iktidar koalisyonununkinden farklı yaklaşımı, görüşü, önerisi, tavrı var mı? Hangi konularda var?
Geçen yazımda, bizi yaşama güdüsünden, etrafımızı güzelleştirme arzusundan, gelecek duygusundan, arkadaşımızdan, eşimizden dostumuzdan, sevdiğimiz, takdir ettiğimiz, umut bağladığımız insanlardan, çocuklarımızı gençlerimizi bizzat geleceklerinden, ...
Eğer beklentilerimizden vazgeçmeyeceksek, takıntılar mı olur, sıkıntılar mı olur, şahıslar mı olur, başka şeylerden vazgeçmemiz gerekir.
Tek Adam rejimi olup olmadığını bile tam sökemediğimiz, kimin neye ne kadar hakim olduğunu anlayamadığımız, sadece birilerinin eğer isterlerse bizi gün ortasında plakasız minibüsle kaçırabileceğini, sebepsiz tutuklayabileceğini, şu ya da bu haktan yoksun ...
Duygu dikte etme işinin başında, bizzat dikte edenin kendisini odak alışı var. Ne demek meselâ “pes dedirten olay”?
Bir haber sitesinin tweet’i: “Şifa dağıttığını iddia eden çiftçinin evinin önündeki kuyruk dikkat çekti.” İnsanın hemen sorası gelmiyor mu: “Kimin dikkatini?” Haberin ayrıntısıyla işimiz yok; hem zaten ...
İktidar pratiğinin “zümreye-sınıfa çıkar sağlama” hedefi, “burjuvaziye hizmet” gibi kodlandığında, olan biteni anlamamız ihtimali azalıyor.
1980’lerden sonra, özellikle Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun yıkılışından, sosyalizm adı altında varolan baskı rejimlerinin ortadan kalkışından bu yana, Marksist tarih yorumu ile, kapitalizmin “doğasına” dair hayatî tesbitlerle, işte, Marksizmin başka ...
Marx’ın esas derdi işçilerin daha yüksek standartlarda hayat sürmesi değil, işçilik diye bir insanlık konumunun ortadan kalkmasıydı.
İnsanın elinde dünyayı anlamayı sağlayacak hazır formüllerin bulunması ne hoş olurdu. Ama yok. Olamaz da. Buna rağmen, aklı iki taşı yontmaktan gayrısına ermeye başladığından beri insan grup grup ayrışıyor, her grup bu formüllerden birine veya öbürüne sahip ...
O baskın başarılsa burada biz de, yakınımızda uzağımızda başkaları da çok daha kötü yaşayacağız.
Mevzu aslında çok daha geniş. Hem de derin. Hem de dallı budaklı. Hem de sırf siyasetle değil, sosyal psikolojiyle ilgili. Dahası, büyük grupların, hattâ bireylerin psikolojik âlemlerine bile uzanan kolları var. Veya kökleri. Bu da ayrıca, incelensin diye ...
Bu iktidar yapısının sürebilmesinin iki koşulu: Toplumun kendini toplum olarak hissetmemesi, toplumun kendini devletin karşısında hissetmemesi
Kurtlar Vadisi, magazin-TV haberciliği jargonuyla, “ekranlara dönüyor”muş. Lazımdı. Bir o eksikti. Nasıl bir toplum, nasıl insanlar olmak istediğimize dair tercihimizin bugüne kadar vücuda getirilmiş en nadide ve güzide ifadelerinden olan bu dizi, acaba bu defa ...
On üç sene geçti, müsamere sürüyor. Bugün gelinen aşama ise, baştakinden de aşağılayıcı. Güya cinayete karışan kamu görevlileri yargılanıyor.
Hrant’ın öldürülmesi sürecine bir şekilde bulaştığı varsayılan resmî görevlilerin yargılandığı davanın sonuna gelindi. On küsur senedir, duruşmalardan önce olan biteni toparlayıp anlatarak, duruşma günü mahkeme önünde ...
Meseleye her özel durumda bu kadar “genel olarak” bakmak doğru mu? Bundan emin değilim.
Kendimden bahsederek başlama -ki çirkindir- pahasına belirtmek isterim: Derin üzüntü, hayal kırıklığı ve öfke duyuyorum. “Türkçenin Kafka’sı” yazısını, yazara iletilmek üzere, kalburüstü bir Almanya gazetesinden bizzat ...
“Anti-emperyalizm” bandanası sararak kafadaki milliyetçilik boyasını gizleme bakımından da en elverişli malzeme, Amerika
İnsanlığın 1960’lardaki kazanımlarının törpülendiği 1980’lerden itibaren eşitsizlik ve siyasî-ahlâkî çürüme bakımından dünyanın feci hale gelmesinde büyük pay sahibi akıl-fikir erbâbından Francis Fukuyama, ...